Hadi bakalım, şimdi ben nasıl durayım. Nasıl susayım? Sen kelime katline icabetini nereden aldın bilmiyorum yiğidim. Beni arama seni tanımak istemiyorum! Vacip değil! Dilimizde kelimeler yazıldıkları gibi okunurlar diye, amansızca yanlış yazıp ardından da yazdığın gibi okuman caiz değil. Kimseden oturup sözlük hatmetmesini beklemiyorum. Kelimenin hangi harf ile başlayıp hangisiyle bittiğini bilsen, yazarken de normal zeka seviyesine sahip bir insan kadar zahmete girsen kafi.
Bunun bir nedeni olmalı. O da şu olmalı: Türkçe kimimiz için yabancı dillerden biri. ''Konuşuyorum ama bende gramer yok abi yaa!'' şeklinde bir yabancı dil. En iyi bildiğimiz yabancı dil Türkçe, şu sıralar. Trt de dahil artık buna... Belli ölçülerde önemsenmeyecek, çelimsiz bir durum aslında ancak son zamanlarda benim için hududunu aştı.
'Kab' diyor ya!
''Kab'' ister misin? Demiyor bir de yazıyor
''kab'' diye. Önce dedim ki nedir bu
'kab'? Bilmediğim bir şeyi mi anlatır acaba? Sordum kardeşim 'kab' nedir? Telefon
'kapı' işte, hani yok mu
'kab' dedi! Adam B harfini yumuşatıp, P yapıyor. Şakacı pzvnk!

Bir diğeri geliyor... Yemekler çok
'nezzetli' olmuş diyor. Susuyorum. Diğeri giderken artık telefonda konuşuyor
'muhatabbın' ben değilim diyor. Bir öteki muhatap yazmaya çalışıyor,
'muhattab' çıkıyor ortaya. Muhacirden bahsediyor, çok da iddialı;
'muacir' konusunda. Trakya şivesi değil gerçek!
'Proram' nedir diye sorma ihtiyacı hissederseniz bir gün, programdır o. Şarj mevzusuna teğet geçiyorum. Susuyorum. Örnekleri çoğaltırız illa ama çoğalmasınlar...
Çoğalmasınlar çünkü onlar çoğaldıkça ben ukala oluyorum. Çok bilmişmişim hatta. Bir de nereden duyduysa
'galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır' dedi. Değildir ya hadi evla olsun meşhur olan galat. Seninkiler meşhur mu? Dik alası olsalar da galat'ın. Fashinden haberin var mı söylediğinin? Bir ekşi yazarından alıntılayarak
''kulağa hoş gelenler müstesna, galat-ı meşhurlara karşı...'', ''ikisi bir de değil, evla oluyor bir de...''

Tekrar dile yabancılaşmaya dönüyorum, okumuyoruz. Bu kelimeleri sadece duymuş insanlar yetiştiriyoruz. Adam eline broşür bile almadığı için 'lezzetten bi'haber, büyükannesi gibi nezzet' sanıyor onu. Gerçekten sanıyor... 'Kab almış, kab satmış ama hiç kap okumamış bir yerde.' İlkokuldan hafızasında sert ünsüzler kalmış, onu yapıyor kendince. Hep insanlarla muhatap olmaktan, kitaplarla gazetelerle yüz göz olmaya vakti kalmamış ki. 'O, muhatabbım da olur benimle muhattab da olur.' O ne isterse öyle olur, 'izlediği proramlardan duyduğunca konuşuyor işte.' Muhaciri de televizyonda kimden duydu acaba da 'muacir' şeklinde zerk etti zihnine. O esnada çocuğa mı bağırdı da duymadı, eşine mi? Yoksa sinirli çay karıştırışı mıydı H harfini aradan alan? Belki İlber Ortaylı'yı dinliyordu sırf alt başlıkta Osmanlı yazıyor diye. Belki de Murat Bardakçı vardı da O'nun ilgisini Harem alt başlığı çekmişti. Bilinmez.
Not: Böyle bir yazıda umarım bazı galatlar yaratmamışımdır.
Gramer: Dil bilgisi. Fransızca. İngilizcesi grammar, Türkçeleşmiş hali de kullandığım gibidir.
Galat:Yanlış(kelime veya söz) esk. Arapça.
Fasih: Açık,düzgün(anlatış) esk. Arapça Farsça.
Meşhur: Herkesçe bilinen.
Lügat: Söz ,sözcük. Sözlük.
Evla: Daha iyi,yeğ. Arapça.
Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır: Herkesin bildiği yanlış, sözün(sözcüğün,anlatımın) doğrusundan daha iyidir demek değildir. Deyişin anlatmak istediği; ''anlatım, lügata göre yanlış olsa da herkesçe bilinen anlamı veriyor ise herkese, yemişim sözlüğü öyle kabul görür o. Halk dili bu boru mu?'' şeklindedir.
Element uydurup galat'a fasih'e sığınmayın! Sığındırtmam! Sığınanı yakarım! Ben kül yutmam!