''Babam fabrikadan aldığı maaşının yarısıyla yirmi sene boyunca taksit ödeyip İnan Yapı Kooperatifi'nden bir daire sahibi oldu. Taksitlerin bittiği ay deprem oldu, ev yıkıldı. Tek yumrukla nakavt. Her zaman böyle olur. Mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. Mutsuzluk için tek neden yeter.''
Zeki Müren'i odamda konuk ettikten beri, kendi bahtiyarlığım için gayret gösteriyorum okur. Biliyorum tuhaf.
İki hafta boyunca, yılanı bile sokan kırmızı dudaklı zat-ı şahanenin çok sevdiği üst kollarıma yük bindirdim.
Kendi mutluluğum için kürek çektim.
''Delikanlının façası her zaman yerinde olur'' diyen eski bir kabadayıyı hatırladım.
''We can do it!'' diye bağırıp, parke temizleyici ile odama daldım.
Tozlu raflarımı sildim.
Elimde sarı bez, ağzımda sigarayla cam silerken, ''Gönderdim dudaklarımı. Öpme, al yeter.'' diye nara attım.
Nazını çektiğim iki insana ''Bak şurdan siktir git'' karikatürü gönderdim.
Yarım bıraktığım kitabımı bitirdim.
Bahçedemdeki çiçekleri sevdim.
Bahçedemdeki çiçekleri sevdim.
İki insanın derdine deva oldum.
Ceviz ağacını kokladım...
Sonra 130 gramlık telefonun 4 inc'lik gorilla glass retina ekranından çıkıp beynime inen, 600 kiloluk dikenli bir gürz:
''Blog açmışsın. Ayşegül görmüş o söyledi. Onu okuyorum arada.''
Tek yumrukla nakavt.
Her zaman böyle olur.
Esfel-i safilin'in mertebesini yedi kat göğün üzerine çıkarıp, hayvanlardan daha aşağılık olan o varlığı peygamberlerden daha üstün eyleyecek olan tek şey, 'bin dermana değişmeyeceği' o şeydir. Ecel kapına dayanmadan önce seni kederden öldürecek bir derdin var mı, okur? Hayal et. Azrail'in kapını çalmadan içeri girip keyifli keyifli sırıttığını hayal et. Sigaradan sararmış dişlerini cümle uhrevi varlık alemine göstererek kahkaha atarken yerde yatan cansız bedenini görüp, şaşırdığını hayal et. Hayal et, okur... ''Bu ne lan, ben öldürecektim!'' diyerek kanatlarını yolduğunu, ''Bok vardı aşık olacak! Ekmeğime niye taş atıyorsunuz hemşerim!'' deyip sinirden kudurduğunu hayal et. Hayal et, okur. Bunu yapmak zor değil. Kim koca ölüm meleğine thug life atmak istemez ki?
Teşekkürler:
-Müslüm Gürses
-Aslıhan Tatar
-Emrah Serbes
-John Lennon
-Sen
Ceviz ağacını kokladım...
Sonra 130 gramlık telefonun 4 inc'lik gorilla glass retina ekranından çıkıp beynime inen, 600 kiloluk dikenli bir gürz:
''Blog açmışsın. Ayşegül görmüş o söyledi. Onu okuyorum arada.''
Tek yumrukla nakavt.
Her zaman böyle olur.
Esfel-i safilin'in mertebesini yedi kat göğün üzerine çıkarıp, hayvanlardan daha aşağılık olan o varlığı peygamberlerden daha üstün eyleyecek olan tek şey, 'bin dermana değişmeyeceği' o şeydir. Ecel kapına dayanmadan önce seni kederden öldürecek bir derdin var mı, okur? Hayal et. Azrail'in kapını çalmadan içeri girip keyifli keyifli sırıttığını hayal et. Sigaradan sararmış dişlerini cümle uhrevi varlık alemine göstererek kahkaha atarken yerde yatan cansız bedenini görüp, şaşırdığını hayal et. Hayal et, okur... ''Bu ne lan, ben öldürecektim!'' diyerek kanatlarını yolduğunu, ''Bok vardı aşık olacak! Ekmeğime niye taş atıyorsunuz hemşerim!'' deyip sinirden kudurduğunu hayal et. Hayal et, okur. Bunu yapmak zor değil. Kim koca ölüm meleğine thug life atmak istemez ki?
Teşekkürler:
-Müslüm Gürses
-Aslıhan Tatar
-Emrah Serbes
-John Lennon
-Sen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder