Tam yazmaya başlıyorum. Çıkırt kapı açılıyor… Ne yapıyorsun?
Allahım, tarihin en anlamsız sorusu yüzüme bakarak ne yaptığımın sorulması
olabilir. Gördüğün insan şu an ne işle meşgul onu da görüyorsun işte…
Bilgisayar önümde, ellerim klavyede ama ben patates soyuyor da olabilirim! Asıl
sen ne yapıyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun?
Salonu terk etmiş, misafiri olduğum evin bana ayrılan 8
metrekarelik köşesine imparatorluğumu kurmuştum. Salon diye isimlendirilen ev
halkının sosyalleşme merkezinde yapılan sabır testinden geçememiştim. Bir a teve
dizisi ve hayranlıkla seyreden ilk derece hısımlarım. Aman tanrım didim! Aşk ve
Mavi. Dizinin adı. Kötü Ürgüp şivesi. İkinci sınıf diyerek
ödüllendireceğim oyunculuklar. Kadına ve yöresel geleneklere hakaret niteliğinde
kurgular. Kötü konaklılar. Sinsi hizmetçiler. İhtiras ve masumiyet ve nice
aksiyonlu olaylar… Kof bir Emrah’a para kazandıralım yapımı daha. İzlemeyi
denedim, kaldıramadım. En çok da ciddi ciddi olaylara üzülen, sinirlenen ve
olaylar hakkında fikir ve çözümler üreten aileme dayanamadım. Duygu
besliyorlar, bu samimiyetsizliğe…
Ve tabi ki AŞK VE MAVİ gibi bir isime, ayrı ayrı bu
figürlere saygısızlıktı canımı sıkan. Ne aşka dokun ne maviye.


Şarkılarda, şiirlerde yaşayan aşk ve mavi!